Büyüleyici bir kavramla karşılaştım: marka sevgisi. Bu, kişisel olarak bizi etkileyen bazı markalar için hepimizin hissettiği olumlu duygusal bağdır. Kahretsin, bu olguya tamamen bağımlıyım!
Bu bağlantı sadece geçici bir his değil - bizi içerikleriyle etkileşime girmeye, ürünlerini satın almaya ve hatta rakiplerine karşı savunmaya itiyor. Bunu birkaç şirkette kendimde farkettim, kalbimi kazananlar.
Bu sevgiyi beslemeyi bilen markalar, müşterilerinin gerçek elçiler haline geldiğini görürler. Bu bir aşk hikayesi gibidir: fethedildiğimizde, heyecanımızı etrafımızdakilerle paylaşıyoruz! Ve açıkçası, sevdiğimiz şeyleri paylaşma arzusuna kim direnebilir ki?
Bazı uzmanlar bu marka sevgisini "tutkulu" davranışlar, "markanın kimliğimize entegrasyonu" ve "pozitif duygusal bağlantılar" üzerinden analiz ediyor. Lanet olsun, neredeyse bir aşk ilişkisi gibi görünüyor, değil mi?
Bu özel ilişkiyi inşa etmek için markaların insanların görüldüğü, değerli hissettiği ve bağlı olduğu anlar yaratması gerekir. Bu, insana özgü bir ilişkide olduğu gibi - sadece bir numara veya bir işlem olmak istemiyorum, önemli hissetmek istiyorum!
Veriler, Amerika'daki tüketicilerin %87'sinin sevdikleri markaları para ve sadakatle desteklediğini gösteriyor - %72'si, zor olsa bile bunu yapacak. Bu sadakat etkileyici, ancak bazen biraz manipüle edilip edilmediğimizi merak ediyorum...
Sonuç olarak, bir markaya duyulan bu bağlılık sadece basit bir duygu değil - bu, şirketlerin bizden umutsuzca elde etmeye çalıştığı gerçek bir ekonomik güçtür. Ve aramızda kalsın, bazıları bunu oldukça iyi başarıyor!
View Original
This page may contain third-party content, which is provided for information purposes only (not representations/warranties) and should not be considered as an endorsement of its views by Gate, nor as financial or professional advice. See Disclaimer for details.
Marka sevgisi, ekranları aşan duygusal bir bağlantıdır.
Büyüleyici bir kavramla karşılaştım: marka sevgisi. Bu, kişisel olarak bizi etkileyen bazı markalar için hepimizin hissettiği olumlu duygusal bağdır. Kahretsin, bu olguya tamamen bağımlıyım!
Bu bağlantı sadece geçici bir his değil - bizi içerikleriyle etkileşime girmeye, ürünlerini satın almaya ve hatta rakiplerine karşı savunmaya itiyor. Bunu birkaç şirkette kendimde farkettim, kalbimi kazananlar.
Bu sevgiyi beslemeyi bilen markalar, müşterilerinin gerçek elçiler haline geldiğini görürler. Bu bir aşk hikayesi gibidir: fethedildiğimizde, heyecanımızı etrafımızdakilerle paylaşıyoruz! Ve açıkçası, sevdiğimiz şeyleri paylaşma arzusuna kim direnebilir ki?
Bazı uzmanlar bu marka sevgisini "tutkulu" davranışlar, "markanın kimliğimize entegrasyonu" ve "pozitif duygusal bağlantılar" üzerinden analiz ediyor. Lanet olsun, neredeyse bir aşk ilişkisi gibi görünüyor, değil mi?
Bu özel ilişkiyi inşa etmek için markaların insanların görüldüğü, değerli hissettiği ve bağlı olduğu anlar yaratması gerekir. Bu, insana özgü bir ilişkide olduğu gibi - sadece bir numara veya bir işlem olmak istemiyorum, önemli hissetmek istiyorum!
Veriler, Amerika'daki tüketicilerin %87'sinin sevdikleri markaları para ve sadakatle desteklediğini gösteriyor - %72'si, zor olsa bile bunu yapacak. Bu sadakat etkileyici, ancak bazen biraz manipüle edilip edilmediğimizi merak ediyorum...
Sonuç olarak, bir markaya duyulan bu bağlılık sadece basit bir duygu değil - bu, şirketlerin bizden umutsuzca elde etmeye çalıştığı gerçek bir ekonomik güçtür. Ve aramızda kalsın, bazıları bunu oldukça iyi başarıyor!