Son günlerde, Georgia'da düzenlenen bir siyasi miting, Amerikan para politikası üzerine yoğun bir tartışma başlattı. Önemli bir siyasi figür, Federal Rezerv (FED) politikası yönüne sert eleştirilerde bulundu ve mevcut yüksek faiz oranı ortamının ekonomik büyümeyi engellediğini savundu.
Bu siyasetçi yaptığı konuşmada, ABD imalat sektörü satın alma yöneticisi endeksinin (PMI) üst üste üç aydır daralma bölgesinde olduğunu ve aynı zamanda küçük ve orta ölçekli işletmelerin karşılaştığı kredi faiz oranlarının %6,5'in üzerinde olduğunu belirtti. Bu yüksek faizi, ABD ekonomisinin boğazında bir taş gibi baskı yaptığını ifade etti.
O, uluslararası sahneye de göz attı ve diğer ekonomik sistemlerin para politikalarını karşılaştırdı. Bu yılın ilk yarısında Euro Bölgesi Merkez Bankası'nın iki kez faiz indirdiğini, İngiltere ve Japonya'nın da ihracatı teşvik etmek için genişletici politikalar benimsediğini belirtti. Buna karşılık, Federal Rezerv'in yüksek faiz oranlarını korumaya çalıştığını ve bunun da doların değer kazanmasına yol açarak, ABD'nin otomobil ve tarım ürünlerinin uluslararası pazardaki rekabet gücünü zayıflattığını düşünüyor.
Bu politikacı, Michigan'daki otomobil fabrikalarındaki işten çıkarmalar ve Iowa'daki çiftçilerin soya fasulyesi satma zorlukları konularını özellikle vurguladı ve Federal Rezerv'in bu ekonomik sıkıntıların farkında olup olmadığını sorguladı. Onun sözleri, destekçilerinden büyük bir yanıt aldı.
Dikkate değer olan, bu durumun onun Federal Rezerv (FED) politikasını eleştirdiği ilk sefer olmamasıdır. Siyasi kariyeri boyunca, sosyal medya üzerinden FED'in faiz artırımı kararlarını sıkça eleştirerek, bunun ekonomik büyümeyi zedeleyeceğini savunmuş ve hatta Federal Rezerv başkanının ekonomik bilgi düzeyini doğrudan sorgulamıştır.
Son yaptığı konuşmada, ABD'nin temel kişisel tüketim harcamaları (PCE) enflasyon oranının %2,3'e düştüğünü ve Federal Rezerv'in %2'lik hedefinin yakınında olduğunu vurguladı. Bu durumda yüksek faiz oranlarını sürdürmenin açık bir karar hatası olduğunu düşünüyor.
Ancak, belirtmek gerekir ki, Federal Rezerv (FED) bağımsız bir kuruluş olarak, faiz oranı kararlarını enflasyon, istihdam piyasası ve ekonomik büyüme gibi çok yönlü faktörlerin kapsamlı bir değerlendirmesine dayanarak almaktadır. Wall Street'teki birçok ekonomist farklı görüşlere sahip olup, mevcut para politikasının hala bir mantığı olduğunu düşünmektedir.
Bu para politikası tartışması, ABD'nin mevcut ekonomik durumunun karmaşıklığını yansıtmakta ve ekonomik politika oluşturma sürecinde farklı menfaat grupları arasındaki anlaşmazlıkları vurgulamaktadır. Her halükarda, Federal Rezerv (FED) kararları, her kesimden yoğun bir ilgi görmeye devam edecek ve bunların ABD ve hatta küresel ekonomi üzerindeki etkisi tartışmaları sürdürecektir.
View Original
This page may contain third-party content, which is provided for information purposes only (not representations/warranties) and should not be considered as an endorsement of its views by Gate, nor as financial or professional advice. See Disclaimer for details.
7 Likes
Reward
7
4
Repost
Share
Comment
0/400
BTCRetirementFund
· 7h ago
Boğa koşusu başladı mı? Sabır anahtar.
View OriginalReply0
RugpullAlertOfficer
· 7h ago
Yüksek faiz oranı herkesi mahvedecek.
View OriginalReply0
GasFeeCrying
· 7h ago
Bu faiz oranı yine yükseliş yaptı
View OriginalReply0
ShadowStaker
· 7h ago
getiri metrikleri yalan söylemez... Fed'in tepki vermesi açıkçası çok yavaş.
Son günlerde, Georgia'da düzenlenen bir siyasi miting, Amerikan para politikası üzerine yoğun bir tartışma başlattı. Önemli bir siyasi figür, Federal Rezerv (FED) politikası yönüne sert eleştirilerde bulundu ve mevcut yüksek faiz oranı ortamının ekonomik büyümeyi engellediğini savundu.
Bu siyasetçi yaptığı konuşmada, ABD imalat sektörü satın alma yöneticisi endeksinin (PMI) üst üste üç aydır daralma bölgesinde olduğunu ve aynı zamanda küçük ve orta ölçekli işletmelerin karşılaştığı kredi faiz oranlarının %6,5'in üzerinde olduğunu belirtti. Bu yüksek faizi, ABD ekonomisinin boğazında bir taş gibi baskı yaptığını ifade etti.
O, uluslararası sahneye de göz attı ve diğer ekonomik sistemlerin para politikalarını karşılaştırdı. Bu yılın ilk yarısında Euro Bölgesi Merkez Bankası'nın iki kez faiz indirdiğini, İngiltere ve Japonya'nın da ihracatı teşvik etmek için genişletici politikalar benimsediğini belirtti. Buna karşılık, Federal Rezerv'in yüksek faiz oranlarını korumaya çalıştığını ve bunun da doların değer kazanmasına yol açarak, ABD'nin otomobil ve tarım ürünlerinin uluslararası pazardaki rekabet gücünü zayıflattığını düşünüyor.
Bu politikacı, Michigan'daki otomobil fabrikalarındaki işten çıkarmalar ve Iowa'daki çiftçilerin soya fasulyesi satma zorlukları konularını özellikle vurguladı ve Federal Rezerv'in bu ekonomik sıkıntıların farkında olup olmadığını sorguladı. Onun sözleri, destekçilerinden büyük bir yanıt aldı.
Dikkate değer olan, bu durumun onun Federal Rezerv (FED) politikasını eleştirdiği ilk sefer olmamasıdır. Siyasi kariyeri boyunca, sosyal medya üzerinden FED'in faiz artırımı kararlarını sıkça eleştirerek, bunun ekonomik büyümeyi zedeleyeceğini savunmuş ve hatta Federal Rezerv başkanının ekonomik bilgi düzeyini doğrudan sorgulamıştır.
Son yaptığı konuşmada, ABD'nin temel kişisel tüketim harcamaları (PCE) enflasyon oranının %2,3'e düştüğünü ve Federal Rezerv'in %2'lik hedefinin yakınında olduğunu vurguladı. Bu durumda yüksek faiz oranlarını sürdürmenin açık bir karar hatası olduğunu düşünüyor.
Ancak, belirtmek gerekir ki, Federal Rezerv (FED) bağımsız bir kuruluş olarak, faiz oranı kararlarını enflasyon, istihdam piyasası ve ekonomik büyüme gibi çok yönlü faktörlerin kapsamlı bir değerlendirmesine dayanarak almaktadır. Wall Street'teki birçok ekonomist farklı görüşlere sahip olup, mevcut para politikasının hala bir mantığı olduğunu düşünmektedir.
Bu para politikası tartışması, ABD'nin mevcut ekonomik durumunun karmaşıklığını yansıtmakta ve ekonomik politika oluşturma sürecinde farklı menfaat grupları arasındaki anlaşmazlıkları vurgulamaktadır. Her halükarda, Federal Rezerv (FED) kararları, her kesimden yoğun bir ilgi görmeye devam edecek ve bunların ABD ve hatta küresel ekonomi üzerindeki etkisi tartışmaları sürdürecektir.