Amerika'daki düzenleyici yeni yönelim: Bankalar ve şifreleme kuruluşları arasındaki ilişki bir dönüm noktası yaşayabilir
Son zamanlarda, ABD finansal düzenleme alanında dikkat çekici değişiklikler yaşandı. Gelen haberler, ABD Federal Mevduat Sigorta Şirketi'nin (FDIC), ABD Para Otoritesi'nin (OCC) izinden giderek "itibar riski"ni bankacılık denetiminin bir değerlendirme faktörü olarak kullanmayabileceğini gösteriyor. Bu olası politika değişikliği, sektördeki uzmanlar tarafından şifreleme para birimi endüstrisinde önemli bir atılım olarak değerlendiriliyor.
Uzun zamandır, "itibar riski" bankaların şifreleme şirketleriyle işbirliği yapmasını engelleyen başlıca engellerden biri olmuştur. Düzenleyici kurumlar itibar riskini şu şekilde tanımlamıştır: "Gerçek olup olmaması önemli olmaksızın olumsuz reklam nedeniyle müşteri kaybı, artan davalar veya gelir kaybı riski." Bu belirsiz ve öznel standart, birçok bankanın şifreleme işletmeleriyle iş yaparken baskı hissetmesine neden olmuş ve hatta bazıları temel bankacılık hizmetlerini sağlamayı doğrudan reddetmiştir.
Ancak, FDIC'nin itibar riskini bir düzenleyici faktör olarak göz ardı etme olasılığı ile birlikte, şifreleme sektörü yeni fırsatlarla karşılaşıyor gibi görünüyor. Bu değişiklik, bankaların şifreleme şirketleriyle daha açık bir iş birliği yapabileceği anlamına geliyor ve düzenleyici otoritelerin sorgularından gereğinden fazla endişelenmelerine gerek kalmayacak. Şifreleme şirketleri için bu, kuşkusuz olumlu bir haber ve uzun zamandır finansal hizmetlere erişim konusunda karşılaştıkları zorlukları hafifletme potansiyeline sahip.
Dikkate değer olan, bu politika değişikliğinin yalnızca bir olay olmamasıdır. ABD Senatörü Tim Scott tarafından önerilen Finansal Kurumlar Risk Yönetimi Yasası (FIRM Act) da düzenleyici kurumların itibari risk kavramını kötüye kullanmalarını sınırlamayı amaçlamaktadır. Bu önlemler, ABD finansal düzenleme tutumunda bir değişim yaşanabileceğine dair sinyaller oluşturmakta ve hükümetin şifreleme para birimlerini yasal bir ekonomik alan olarak tanımaya başladığını göstermektedir.
Bu konuda, şifreleme endüstrisi içindeki tepki olumlu oldu. Bir şifreleme varlık yönetimi şirketinin CEO'su, bu değişikliğin şifreleme şirketleri ile bankaların işbirliğini daha kolay hale getireceğini ve işletme maliyetlerini düşürmeye yardımcı olacağını belirtti. Ancak, sektördeki bazı uzmanlar temkinli bir yaklaşım sergileyerek, bankaların şifreleme şirketleri ile işbirliği yapmaya istekli olup olmadıklarının, bu şirketlerin uyum yetenekleri ve kara para aklama risk yönetimi seviyelerine bağlı olduğunu vurguladılar.
Yine de, FDIC'nin itibar riskini düzenleyici bir faktör olarak kaldırma girişimi, şifreleme endüstrisi için kesinlikle yeni bir kapı açtı. Bu, yalnızca bankalar ile şifreleme şirketleri arasındaki önemli bir engeli ortadan kaldırmakla kalmadı, aynı zamanda ABD düzenleyici tutumundaki potansiyel bir değişimi de gösterdi. Ancak, şifreleme endüstrisinin gerçekten ana akım finansal sisteme entegre olabilmesi için, teknolojik yenilik, uyum yönetimi ve kamu güveni gibi alanlarda sürekli çaba göstermesi gerekiyor.
Bu politika değişikliği, şifreleme endüstrisinin gelişim sürecinde önemli bir dönüm noktası olabilir. Zamanla, bu değişikliğin sadece kısa süreli bir durum olmadığını, şifrelemenin gerçek anlamda ana akım finans alanına girmesinin başlangıcı olduğunu keşfedebiliriz.
This page may contain third-party content, which is provided for information purposes only (not representations/warranties) and should not be considered as an endorsement of its views by Gate, nor as financial or professional advice. See Disclaimer for details.
ABD düzenlemelerinin gevşemesi, bankaların şifreleme kurumlarıyla iş birliği yapması için yeni fırsatlar doğurabilir.
Amerika'daki düzenleyici yeni yönelim: Bankalar ve şifreleme kuruluşları arasındaki ilişki bir dönüm noktası yaşayabilir
Son zamanlarda, ABD finansal düzenleme alanında dikkat çekici değişiklikler yaşandı. Gelen haberler, ABD Federal Mevduat Sigorta Şirketi'nin (FDIC), ABD Para Otoritesi'nin (OCC) izinden giderek "itibar riski"ni bankacılık denetiminin bir değerlendirme faktörü olarak kullanmayabileceğini gösteriyor. Bu olası politika değişikliği, sektördeki uzmanlar tarafından şifreleme para birimi endüstrisinde önemli bir atılım olarak değerlendiriliyor.
Uzun zamandır, "itibar riski" bankaların şifreleme şirketleriyle işbirliği yapmasını engelleyen başlıca engellerden biri olmuştur. Düzenleyici kurumlar itibar riskini şu şekilde tanımlamıştır: "Gerçek olup olmaması önemli olmaksızın olumsuz reklam nedeniyle müşteri kaybı, artan davalar veya gelir kaybı riski." Bu belirsiz ve öznel standart, birçok bankanın şifreleme işletmeleriyle iş yaparken baskı hissetmesine neden olmuş ve hatta bazıları temel bankacılık hizmetlerini sağlamayı doğrudan reddetmiştir.
Ancak, FDIC'nin itibar riskini bir düzenleyici faktör olarak göz ardı etme olasılığı ile birlikte, şifreleme sektörü yeni fırsatlarla karşılaşıyor gibi görünüyor. Bu değişiklik, bankaların şifreleme şirketleriyle daha açık bir iş birliği yapabileceği anlamına geliyor ve düzenleyici otoritelerin sorgularından gereğinden fazla endişelenmelerine gerek kalmayacak. Şifreleme şirketleri için bu, kuşkusuz olumlu bir haber ve uzun zamandır finansal hizmetlere erişim konusunda karşılaştıkları zorlukları hafifletme potansiyeline sahip.
Dikkate değer olan, bu politika değişikliğinin yalnızca bir olay olmamasıdır. ABD Senatörü Tim Scott tarafından önerilen Finansal Kurumlar Risk Yönetimi Yasası (FIRM Act) da düzenleyici kurumların itibari risk kavramını kötüye kullanmalarını sınırlamayı amaçlamaktadır. Bu önlemler, ABD finansal düzenleme tutumunda bir değişim yaşanabileceğine dair sinyaller oluşturmakta ve hükümetin şifreleme para birimlerini yasal bir ekonomik alan olarak tanımaya başladığını göstermektedir.
Bu konuda, şifreleme endüstrisi içindeki tepki olumlu oldu. Bir şifreleme varlık yönetimi şirketinin CEO'su, bu değişikliğin şifreleme şirketleri ile bankaların işbirliğini daha kolay hale getireceğini ve işletme maliyetlerini düşürmeye yardımcı olacağını belirtti. Ancak, sektördeki bazı uzmanlar temkinli bir yaklaşım sergileyerek, bankaların şifreleme şirketleri ile işbirliği yapmaya istekli olup olmadıklarının, bu şirketlerin uyum yetenekleri ve kara para aklama risk yönetimi seviyelerine bağlı olduğunu vurguladılar.
Yine de, FDIC'nin itibar riskini düzenleyici bir faktör olarak kaldırma girişimi, şifreleme endüstrisi için kesinlikle yeni bir kapı açtı. Bu, yalnızca bankalar ile şifreleme şirketleri arasındaki önemli bir engeli ortadan kaldırmakla kalmadı, aynı zamanda ABD düzenleyici tutumundaki potansiyel bir değişimi de gösterdi. Ancak, şifreleme endüstrisinin gerçekten ana akım finansal sisteme entegre olabilmesi için, teknolojik yenilik, uyum yönetimi ve kamu güveni gibi alanlarda sürekli çaba göstermesi gerekiyor.
Bu politika değişikliği, şifreleme endüstrisinin gelişim sürecinde önemli bir dönüm noktası olabilir. Zamanla, bu değişikliğin sadece kısa süreli bir durum olmadığını, şifrelemenin gerçek anlamda ana akım finans alanına girmesinin başlangıcı olduğunu keşfedebiliriz.